Abstract
Modern insanın tarihi ile ilgili ilk bulgular homo sapiensin sanatsal çalışmaları ile başlamaktadır. Prehistorik zamanda verilen bu ilk sanat ürünleriyle günümüz Batı sanatını bağlayan temel imgeler hayvan figürleridir. Günümüz Batı sanatında sıkça gördüğümüz hayvan imgesinin tarihselliği sadece bir biçim olarak hayvan figürünün kullanılmasından ibaret değildir. Hayvanın tarifi, insanın sınırının çizilmesi meselesinde Batı felsefesinin ana konularından biri olagelmiştir. İnsan-hayvan ikiliği içerisinde değerlendirilen ve çoğunlukla ontolojik bir mesele olarak ele alınan hayvan sorusu, erkek-kadın, uygar-vahşi, beyaz-beyaz olmayan, kültür-doğa gibi ikiliklerin oluşmasının önünü açmış, günümüz toplum yapılanmasına büyük etkide bulunmuştur. Bu ikilikler 'öteki' kavramını doğurmuş ve bu 'öteki' kavramı zaman içerisinde başka ikiliklere de genişlemiştir. İnsanı tarif etmede ilk başvurulan kaynağın, hayvanın ne olduğu ile ilgili görüşlerin olması, hayvanı her zaman gündemde tutmuştur. Mağara resimlerinden günümüze uzanan zaman içerisinde insana ve hayvana bakışın geçirdiği değişimler sanat eserlerine yansımış, bu yansımalardan doğan imgeler bize, sanat tarihini anlamak için alternatif bir harita çizmiştir. 20. yüzyıl Batı sanatı, özellikle II. Dünya Savaşı sonrası yükselen postmodernist yaklaşımların da etkisiyle, kendisinden önce biriken bu külliyatı yeni bir gözle ele almış, alışılagelmiş doğa tarihi anlatımları içinden hayvanı çekip çıkararak, ona yeni ve alışılmadık bir haysiyet kazandırmıştır. Çağdaş sanatın multidisipliner yapısı, malzeme ve yöntem çeşitliliği, ekolojiye dair yeni gelişen endişelerle birleşerek hayvan konusunu hiç olmadığı kadar önemli bir yere koymuştur.