Abstract
Belirsizlik, sanat, felsefe ve diğer bilim dallarının ortak paydasında yer alan bir kavramdır. Çoğunlukla olumsuz anlamıyla anımsansa da insanın yaratım sürecinde yaratıcılığı tetikleyen bir güç olarak işlev görmektedir. İnsanın doğayı anlamlandırma çabasının temelinde yatan motivasyon da algıladığı belirsizlikleri yok etme iç güdüsünden kaynaklanmaktadır. Belirsizlik durumunun ortaya çıkardığı merak duygusu, insanın ateşi keşfinden, uzayın bilinmezliklerini yok etme çabasına kadar her keşif ve icatta yaratıcılığı tetikleyici bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanın düşüncesi, doğadaki nesnelerin azlık-çokluk, yakınlık-uzaklık gibi soyut ve belirsiz ilişkileri yerine, kesinliği elde etmeye yani dünyaya, birtakım nicelikler ve sayılarla ifade edilmiş ölçüm sistemleri dayatmaya ve dünyanın bütününü, "boyutlar" dediği ölçümler ağı içine sokmaya çalışmıştır. Matematiğin ve geometrinin temelleri sayılabilecek bu davranışı o anda kendisi için en bilindik şey olan kendi bedenini ve uzuvlarını birer araç olarak kullanarak yapmıştır. Antik Yunan'da ise belirsizlik, Presokratik düşünürlerin evrenin yapı taşı (arkhe), temel ilkeleri ve meydana gelen olayları açıklama çabalarının temelinde yatmaktadır. Özellikle 20. yüzyılda indeterminizm felsefesinin ortaya çıkmasıyla birlikte belirsizliğin sanattaki varlığı; şans, rastlantı ve öngörülemezlik gibi ilişkili olduğu diğer kavramlar ile yer edinmiştir. Aynı dönemde psikoloji alanında ortaya atılan yeni algılama teoriler ise "algısal belirsizlik" kavramının sanatta hem sanatçı hem de izleyici tarafından ele alınabilecek bir unsur olmasını sağlamıştır. Bu kapsamda, "Algısal Belirsizlik ve Seramik Eserler Üzerinden Analizi" isimli bu tez çalışması, algılamaya dayalı belirsizliklerin sanatta nasıl yer edindiği ve seramik malzeme ile nasıl değerlendirilebileceği sorularına yanıt olarak hazırlanmıştır.