Abstract
Eldeki çalışma, hak kavramının kullanımı açıklamayı amaçlıyor. Onun ilgili olduğu çıkar, ödev, özgürlük gibi bazı kavramları da bu ilgi bakımından ele alıyor. Tek başına, örneğinbir adada yaşayan bir insanın haklarından söz edilmez. Sorunun toplum yaşamında insanlar arası bir sorun olduğu, birlikte yaşamaktan kaynaklandığı kendiliğinden anlaşılırdır. Bunagöre hak kavramının kaynağı doğada değil toplumda aranmalıdır. İnsanın en temel hakkının yaşama hakkı olduğu, geri kalan tüm haklarının bu temele dayandığı, yaşamın da insanadoğaca verildiği doğru bir görüştür. Ancak buradan, insanınyaşama hakkının temellendirilmesinin doğaya dayandırılmasıçıkarımı yanlıştır. Çünkü öyle olsaydı, bitki ve hayvana da yaşamı doğa verdiğine göre, aynı gerekçeyle, onların da yaşamahakkına sahip olacağı gibi saçma bir sonuca varılırdı. Günümüzde, gerçi henüz ( ) "bitki hakları"ndan değil, ama "hayvanhakları"ndan söz edilmektedir. İki ayrı tür olan insan ile hayvandan yalnızca birinin ötekine, yani insanın hayvana karşıdavranışlarının nasıl olması gerektiği konusunda insanca önerilerin getirilmiş olması, bir "hayvan hakları" kavramının temellendirilmesine yetmez. Böyle bir şey, en azından, hakkınkarşılıklı oluşu durumuna ters düşer. Kişilerin yaşama haklarıbirbiriyle çelişmez. Yalnızca kişinin hakları olmasına karşın,büyük ya da küçük grupların çıkarları vardır. Çıkarlar arasındaya da hak ile çıkar arasında çatışma olur. Haktan söz edildiğiyerde özgürlük de dile getirilir. Özgürlük, bir şeyi seçip seçmeme, bunu veya şunu seçmedir. Örneğin ben seyahat etmeve etmemeye, şuraya veya buraya gitmeye özgürüm. Ama seyahat bir hak değildir, seyahat etme özgürlüğü bir haktır. Yaşama hakkı bir özgürlük konusu değildir. Ben kendimi yoketme hakkına sahip değilim. Öte yandan özgürlüğe sahip olmak da benim için bir hak olduğundan, ben bu hakkımı, yaniözgürlüğümü bir başkasına veremem, kendimi köle yapamam.Özgürlük, insanlığa duyulan ödevden dolayı sahip olunan birşey olduğunda, hak karakterini kazanır. Kişi hakları hukuk yoluyla belirlenir. Ancak beni dışarıdan kuşatan hukuk yasasınıiçselleştirebilmem için, beni içten saran daha derin bir yasanınvarlığı gereklidir. Bu da ahlâk yasasıdır. Hukuk yasası, temelini ahlâkta bulmalıdır