Abstract
İnsanların yerleşik hayata geçmeleri ile toprak kapların kullanımının ilişkili olduğu düşünülmektedir. İhtiyaçlar doğrultusunda ilkel yollarla şekillendirilen bu kaplardaki sağlamlık gereksinimi, insanın çeşitli çözümler geliştirmesine yol açmıştır. İlk seramik kapların, yoğun kıvamlı balçıkla sıvanmış olan sepetlerin ateşte pişirildikten sonra sertlik kazanması sonucu elde edildiği tahmin edilmektedir. Bir sonraki adımda, deri sertliğindeki formun yüzeyinin çakıl taşı, hayvan boynuzu gibi malzemeler yardımıyla perdahlanarak pekiştirilmesi ve su geçirgenliğinin azaltılarak pişirilmesi hedeflenmiştir. Pişirimler esnasında yakıt olarak kullanılan odun gibi organik malzemelerin küllerinin bünye üzerinde parlak etkiler bırakması ile seramik sırı ortaya çıkmıştır. Tesadüf sonucu elde edilen sır, bilinçli çalışmalar sonucu çeşitli gelişim ve değişimler göstermiş, uygulandığı bünyeye yalıtım, hijyen ve dekorasyon gibi özellikler kazandıran bir malzeme olarak insan hayatında yerini almayı başarmıştır. Çeşitlerinin de rastlantılar sonucu ortaya çıkmasıyla insana görsel anlamda zenginlikler sunan sır kullanımı, seramiğin ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Başlarda, endüstriyel ve artistik olmak üzere iki başlık altında sınıflandırılmış olan sırlar, bugün ise sanatçının sanatsal söylemini daha fazla kuvvetlendirme isteği, farklılık arayışı ve malzemenin sınırlarını zorlama arzusu ile de seramikte yardımcı malzeme olmaktan çıkıp, tek başına kullanılabilen bir malzeme olarak yer almaya başlamıştır. Tez metninin Birinci Bölümü'nde, çalışmanın amacı, yöntemi ve planına değinilmiştir. İkinci Bölüm'de, seramik sırlarının tanımı ve tarihçesi kısaca açıklanarak, sırların uygulandıkları formlar, seramik sırlarıyla çalışan sanatçı ve eser örnekleri üzerinden incelenmiştir. Üçüncü Bölüm'de ise geleneksel sır ve sırlama kullanımının özellikle genç sanatçılar tarafından farklı bir bakış açısı ile yeniden yorumlanması yine sanatçı ve eser örnekleri üzerinden vurgulanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada sonuç olarak seramik sırlarının, çoğunlukla yalın formlar üzerinde sanatsal bir ifade dili oluşturduğu fikrine ulaşılmıştır.