Abstract
Eski dilimizde (Esatir) adı verilen Mitoloji, milletlerin eski
devirlerine ait masal, efsane ve hurafelerd1r.
Her milletin asırlar boyunca meydana gelen -mitolojisi, bir nevi
yalanlar silsilesidir. Fakat bu yalanlar; iptidai milletler tarafından
anlaşılamıyan tabiat hadiselerini izah etmek, onların her birinde ayrı
bir kuvvet tasavvur etmek ihtiyacından doğmuş ve uzun yüzyıllar
içinde bu yalanlar iman şeklini almıştır. Yunan ve Latin düşüncesinde
hakikat değeri olan bu yalanlar bir mezhep gibidir. Bu itibarla insanlara,
bilhassa şairlerle sanatkarlara büyük bir ilham kaynağı olan bu
masallar, pek çok sanat eserlerinin doğmasına sebep olmuştur.
insanlar birçok harikalarla karşılaşıyorlardı.
Bunların sebeplerini arıyamazlardı. İlmin lüzumu kadar aydınlatamadığı tarafları ruh ve
hayal kudretiyle izah etmek isterlerdi .
Milletlerin çocukluk devrelerinde her şey imandan, din mevzuundan
ibarettir. Hatta olgunluk devrelerinde, fennin birçok sırları meydana
çıkardığı, gözle görünen tabiat hadiselerini izah ettiği zamanlarda
bile, tabiatın pek çok esrarlı tarafı kalmıştır. Bugün de; dünyamızın
görünmiyen ve tutulamıyan tarafları, fennin ve felsefenin
bütün gayretlerine rağmen henüz kafi derecede aydınlanmamıştır.
İşte bu sebepledir ki, Antikite dediğimiz Yunan ve Romalılar
zamanında fennin pek geri olması dolayısiyla, esrarlı bulunan her
şeyin ayrı bir mabudu vardı. Allah adedinin çokluğu bundan ileri gelmekte
idi. Hayranlığını, hayretini uyandıran, korkutan, nefret ettiren
her şey insanların nazarında bir Tanrı şeklini alıyordu. İlk insanlık
için Tanrı, insanlık şuurunu aşan her şeyi temsil ediyordu.
Tanrı'lar, mükemmel, mutlak, çok kudretli, alicenap ve iyi bir
varlık oldukları kadar, son derecede korkunç, kuvvette, kindarlıkta ve
kötülükte de eşsizdiler.