Abstract
Doğuyu konu edinen resimler, Batı resminde bir tür olarak varlığını 20. yüzyılın başına
değin sürdürmüştür. Bu süreçte kültürel mirası ile İslam dünyasının en önemli
şehirlerinden biri olan Kahire’de farklı dönemlerde inşa edilmiş ve birbirinden farklı
tasarım özellikleri gösteren yapılar, Batı’nın düşsel sahnelerinin dekoru ya da başlı
başına resmin konusu olarak temsil aracına dönüşmüştür. 20. yüzyılın ortalarına
gelindiğinde, kentin Avrupalı sanatçılar tarafından yaratılmış geniş bir görsel külliyatı
oluşmuştur. İslam dünyasının binlerce yıllık somut kültürel ögeleri, tuvallere
taşınırken birbirini çoğunlukla yineleyen mimari ögelerin bir seçkisi sunulmaktadır.
Bir yandan 19. yüzyılda Kahire’de modernleşme paradigması çerçevesinde toplumsal
yapı, sanat ortamı, şehirde yerleşim bölgeleri ve geleneksel mimari üslup değişime
uğrarken diğer yandan tuvallere taşınan temsiller, belli bölge ve sokaklarda bulunan
yapılarla sınırlı kalmıştır. 20. yüzyılda sanat, siyaset ve edebiyatta Avrupalı olmayanın
Batılı tarafından yaratılmış temsilinin tartışılmaya başlamasıyla birlikte resimde
oryantalist yaklaşımlar tahakküm, öteki gibi kavramlarla ilişkilendirilmiştir. 19. yüzyıl
siyasi dünyasının bir ürünü olarak okunabilecek resimlerde temsil biçimi ve imgelerle
sarmalanmış dünyanın gerçekliği tartışılırken resimsel mekânlar bu yaratılmış
imgelerin dışında değerlendirilerek mimarlık ve sanat tarihi araştırmalarında görsel
belge/kayıt olarak işlevlendirilmeye devam etmektedir. Oryantalistin her daim
gerçeklikten uzak, ötekileştiren ya da daha iyimser bir yaklaşımla romantik
duygularla, Doğu’ya olan hayranlığının yönlendirici olduğu tahayyüller yarattığını
söylemek mümkün gözükmemektedir. Resimlerin bir bölümü, Kahire’de bulunan
tarihi eserlerin, mimari kurgu, tasarım özellikleri ve yaklaşık iki yüz yıl öncesine ait
vaziyetlerine dair bir öngörü yaratmakta ve böylece kanıt değeri edinebilmektedir.
Diğer yandan, resimlerdeki mimari ögelerin iki boyutlu düzleme taşınırken ressamın
imgelem dünyasıyla iç içe geçebildiği, yapıların gerçekliğinden koparılarak belge/veri
niteliğini yitirdiği anlaşılmaktadır. Nihayetinde, yaratılmış mimari imgenin yapının
gerçekte var olan durumunu gölgelediği saptanabilmektedir. Çalışmada; Kahire’nin
Tolunoğlu (868-905), Fatımi (973-1171), Eyyubi (1171-1250), Memluk (1250-1517)
ve Osmanlı (1517-1914) döneminde şekillenen ve 19. yüzyıla uzanan mimari geçmişi
üzerinden resimlerde görülen yapılar değerlendirilmektedir. Kahire’yi konu edinen
resimlerde izlenen yapıların resimsel mekânda tahayyül ve hakikatle ilişkisi
tartışılarak, mimari imgelerin kent özelinde görsel belge niteliği sorgulanmaktadır.