Abstract
Türkiye’de, 1980’lerde toplumsal hayat yeniden şekillenirken, çalışma hayatı ve kültürü de değişim geçirmiş, hizmet sektörünün iş kolları genişlemiş ve “piyasa kuşağı” olarak nitelendirilen yüksek ücretlerle çalışan, yaşam tarzı ile gündem olan bir kuşağın yükselişine sahne olmuştur. 1990’lara çalışma hayatındaki bu değişimler damgasını vurmuş, üniversite mezunu bir gencin büyük bir şirkette çalışmaya başlaması demek “kariyer yapmak” ifadesi ile özdeşleşmiştir. Ancak ardından gelen ekonomik krizler (2001, 2008) sonucunda şirketlerin yeniden yapılanması, toplu işten çıkarılmalar, ücretlerin düşmesi, fazla mesai, artan rekabet, çalışma performansı, çalışma hayatının koşullarını dönüştürmüştür. Bu dönüşüm hizmet sektöründeki beyaz yakalıların çalışma koşullarını, güvencesizliklerini kamuoyunda dillendirmelerine neden olurken, 2008’den itibaren beyaz yakalı iş kolları grev, direniş ve örgütlenme konuları ile gündeme gelir. Bu durum 1980 ve 1990’larda emekçilerin “prestijli” kesimi olarak addedilen beyaz yakalı iş kollarında çalışanlara dair üretilen imajın değişmesine neden olur. Emek çalışmalarında “geleneksel” işçi sınıfı dışında değerlendirilen beyaz yakalıların bu sefer örgütlenme deneyimleriyle beyaz yakalıların “işçileşme” deneyimleri tartışmaya açılır. “Prekarya”, güvencesizleşme, bu sürecin gözde kavramlarından biri olarak gündemde yerini alır.
Bu çalışmanın odağında ise 2000’lerde, ilk kurumsal şirket deneyimini yaşayan beyaz yakalılar bulunur. Çalışmanın saha araştırması 2012-2015 yılları arasında İstanbul’da büyük finans şirketlerinde istihdam edilenlerle niteliksel derinlemesine görüşmelere dayanmaktadır. Bu anlatılar, organizasyonel yapılarıyla şirketlerin nasıl çalıştığını, politika ve stratejilerini, şirketlerin ne türden paradokslar ürettiklerini, aynı zamanda hem hiyerarşik hem de esnek olmak üzere ikili forma sahip olan şirketlerin yarattığı kaotik ortamı göstermektedir. Şirketlerin çalışma rejimine tabi olan beyaz yakalılar farklı eğilimler sergilemekte, bazı beyaz yakalılar şirketler dünyasına uyum sağlayabilmekte ve bağlılık gösterebilmekte, bazıları da bu dünyaya uyum sağlayamamakta ve şirket hayatından bezmektedir. Çalışmanın amacı, beyaz yakalıların düşünce, duygu, eylem ve anlam dünyalarına yaklaşarak, 2000’li yıllarda neoliberal şirkette çalışan beyaz yakalı emek gücünün çalışma koşullarını ve çalışma kültürünü irdelemektir.