Özet
Bu tez, felsefe ile müzik sanatı arasında analitik bir bağıntı kurma amacını içermektedir. Bu bağıntıyı, müziğe, kurguladığı düşünce sisteminde üst düzey konum atfeden Alman filozof Arthur Schopenhauer’in (1788 – 1860) felsefesinden yola çıkarak oluşturmaya çalışacağız. Schopenhauer’in felsefesine öncü figür olarak gösterdiği filozof Immanuel Kant’ın (1724 – 1804) estetik anlayışını ve güzel sanatlar bölümlemesini takip ederek, Schopenhauer’in kendisine özgü düşünce biçimi temellendirilecek. Ayrıca, Kant’ın metafizik sisteminde kendinde şey kavramının, Schopenhauer’in felsefesinde nasıl isteme kavramına dönüştüğü açıklanacak. İsteme kavramı açıklanırken kullanılacak kaynak, Schopenhauer’in temel eseri İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya (Die Welt als Wille und Vorstellung) olacaktır. Bu eserden yola çıkarak, müziğin metafizik ile nasıl bağıntılı düşünüldüğüne dair inceleme yapılacaktır. Schopenhauer’in estetik anlayışında isteme kavramının müzik tarafından nasıl karşılık bulduğu ve bu düşünce biçiminin, kendisinden sonraki nesillerin bestecileri üzerinde bıraktığı etki tahlil edilecek. Bu etki ile ilgili olarak, iki Alman bestecinin, Richard Wagner’in (1813 – 1883) Tristan und Isolde: Prelüd ve Aşk Ölümü ve Richard Strauss’un (1864 – 1949) Dönüşümler (Metamorphosen) başlıklı yapıtlarının nota analizleri, Schopenhauer’in isteme kavramından yola çıkarak yapılacaktır. Analizimizin içeriğinde, Schopenhauer’in İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya’sında müzik hakkındaki düşünceleri ve teorik açıklamaları aracılığıyla söz konusu müzik yapıtlarının kurgu ve anlam katmanları üzerine düşünceler öne sürülecektir. Tezin son kısmında, Schopenhauer’in hiçbir metinde değinmediği büyük besteci Johann Sebastian Bach’ın müziğine değinilecektir. Schopenhauer’in müzik teorisi hakkında yazdıklarına kaynakça olan Jean-Philippe Rameau’nun yerine, Bach’ın teorik katkıları göz önünde bulundurulacaktır. Bu sayede, Schopenhauer’in müzik metafiziğinin Bach’ın yapıtlarından yola çıkarak yeniden kurgulanmasının olanağı araştırılacaktır.