Abstract
Bu tez çalışması tarihi belgeleyen, koruyan, yansıtan ve nesilden nesile aktaran iki olguya odaklanır; fotoğraf ve müze. Her ikisi de kendi yöntemleriyle, kendi disiplinleri ve zaman dilimleri içinde tarihe tanıklık eder, onu korur, içselleştirir ve gelecek nesillere aktarır. Fotoğrafçılık, çeşitli yollarla bu iletimi kolaylaştırır. Kimi zaman dergilerde ve gazetelerde kimi zaman sergi alanlarında, kimi zaman da sokaklarda veya sosyal medya platformlarında var olur. Her fotoğraf karesi bir anı içerir ve onu tarihsel bir belgeye dönüştürür. Her belge içsel bir değere sahiptir. Bazı durumlarda, Ara Güler'in Afrodisias'ı yeniden keşfetmesi gibi tarihe bir pencere açar, diğer durumlarda ise belirli bir yerde çekilen bir kişinin fotoğrafı kişisel tarihlerine ışık tutar. Müzeler de fotoğraf gibi belgeleme, koruma, nesillere aktarma amacı taşır. Bazı müzeler arkeolojik kazıları barındırırken, bazı değerli resimleri sergiler ve kimi müzeler kişisel koleksiyonları içerir. Bu bağlamda müze türlerinin çeşitlendiği ve arkeoloji müzeleri, askeri müzeler, fotoğraf müzeleri, tarih müzeleri gibi çeşitli kategorilere ayrıldığı gözlemlenebilir. Yukarıda bahsedilen benzerlikler göz önüne alındığında, bu tez çalışmasının kritik bir noktada kesiştiği açık hale gelir. Ara Güler Müzesi & Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi, hem Ara Güler'in tarihe tanıklık ettiği ve bakış açısı kazandırdığı fotoğraflarını hem de kişisel koleksiyonları barındırarak Türkiye'de fotoğrafçılık müzeleri türünde benzersiz bir örnek oluşturur. Ara Güler'in fotoğraflarını kurumsallaştırarak tarihe ışık tutar ve özgün bir bakış açısı sunar. Bu çalışma kapsamında, fotoğrafçılık ve müze kavramları ayrı ayrı incelenmiş ve sonunda Ara Güler ve Ara Güler Müzesi & Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi örneği üzerinden kesişim noktaları incelenerek bir değerlendirme sunulmuştur.