Abstract
20. yüzyılda yaşanan yıkımlar ve günümüzde yaşamı tehdit eden ekolojik kriz nedeniyle, Aydınlanma Çağı ile beraber gelişen ilerlemeci tutum ve bu tutumun bir parçası olarak Hümanizm, insanı otonom bir varlık olarak tasavvur ettiği ve evrenin merkezine yerleştirdiği için eleştirilmektedir. Bu yaklaşım yerine, 'Düz Ontoloji' perspektifiyle insan dahil tüm varolanları eşit varlık statüsünde değerlendiren, insanı bir bütünün parçası olarak gören Posthümanizm, yeni bir yaklaşım olarak benimsenmektedir. Özellikle, gelişen teknolojinin etkileri, bulanıklaşan doğa-kültür sınırı gibi konular göz önüne alındığında, insan ve insan-olmayanların çağdaş yaşamda gittikçe karmaşıklaşan ilişkilerini kavrayıp ifade etmek, insan merkezli bakışın ürettiği bir bilme biçimi olan Modern epistemolojinin düalist şemalarınca güçleşmiştir. Modern epistemolojinin "özne insan ve ona tabi nesneler" bölünmesi üzerine şekillenen yaklaşımı, tüm disiplinler gibi Endüstriyel Tasarım disiplinine ait konvansiyel bakışı da belirlemektedir. Bununla beraber, Endüstriyel Tasarım, insan ve onun üretimi insan-olmayanların irtibatında cereyan eden bir disiplin olduğundan, bu karşılaşmayı yeni Posthümanist teoriler yardımıyla yorumlayıp tartışabilmek disiplinin gelişimi açısından kritik önemdedir. Bu tez kapsamında, Posthümanist yaklaşıma sahip üç teori, Graham Harman'ın Nesne Yönelimli Ontolojisi (NYO), Bruno Latour'un Fail-Ağ Teorisi (FAT) ve Peter Sloterdijk'ın Sferolojisi (Küreler Teorisi) tanıtılacak; tezin sonunda ise Peter Sloterdijk'ın geliştirdiği Sferolojik yöntem ile, insan ve insan-olmayanların bir aradalığında çağdaş yaşamın karmaşık ilişkilenme biçimleri, mekânsallaştırarak düşünmeye yarayan köpük metaforuna başvurularak bir vaka üzerinden ele alınacaktır.