Abstract
Bu tez, sürgünde ölüm hadisesine ve ölenin yakınları tarafından mezar yeri ve sürgün mekânlarıyla kurdukları ilişkiyi anlamaya odaklanmaktadır. 20. Yüzyılda etnisite, göç ve asimilasyon politikaları nedeniyle çok sayıda insan sürgün yaşamış ve bu nedenle doğdukları coğrafyalardan farklı kentlerde yaşamlarına veda etmiştir. Bu bakımdan sürgünde ölüm ve mezar yeri ile temas sosyolojik bir çalışmaya konu olabilmektedir. Türkiye de bu deneyimlerin yaşandığı ülkelerden biridir. 1934 yılında çıkarılan 2510 Sayılı İskân Kanunu ile on binlerce kişi veya aile yerlerinden edilmiş; kimisi geçici kimisi de kalıcı olarak memleketlerinden uzak köylerde/şehirlerde yaşamaya mecbur edilmişlerdir. Dolayısıyla uzak coğrafyalarda hayatını kaybeden ve oralarda toprağa verilen binlerce sürgün kişiden söz etmek mümkündür. Bu durum, söz konusu aileler için çoğunlukla kültürel nedenlerle bir mesele olarak görülmüş ve kuşaklar boyu aktarılmıştır.
Bu tezin amacı, sürgünde hayatını kaybedenlerin kuşaklararası aktarılan kültürel ve toplumsal sancılarını sosyolojik bir bakış açısıyla analiz etmektedir. Böyle bir çalışma için Dersim’in seçilmiş olması, Türkiye’de toplu olarak yerinden edilmeyle sonuçlanan ‘iskân’ deneyimleri içerisinde 1938 yılında Dersim’den iskân edilenlerin en büyük grup olması, dokuz yıl süren bu sürgün deneyimi süresince çok sayıda bireyin hayatını kaybetmesi ve sürgün edildikleri yerde toprağa verilmiş olmaları ve bu ailelere ulaşabilme olanakları nedeniyledir.
Çalışmada niteliksel yöntemler kullanılmış, ilgili literatür taranmış, kartopu tekniğiyle kişi ve ailelere ulaşılmış ve yarı yapılandırılmış soru formu ile yüz yüze ve online görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde elde edilen veriler, bilgiler ve fotoğraf gibi diğer materyaller tasnif edilip, sosyolojik bağlamda değerlendirilmiştir.