Abstract
İklim değişikliği ile mücadele günümüzde yüzleştiğimiz en önemli sorunlardan biri olarak telafi edilemez sonuçlar doğurabilecek derecede Dünya üzerindeki yaşamı tehdit etmektedir. İnsan kaynaklı etkiler sebebiyle artan sera gazı emisyonu miktarlarını azaltmak için tüm ülkeler ortak bir çaba sarf etmektedir. İklim değişikliği etkilerine dayalı projeksiyonlar gösteriyor ki eğer zamanında ve hızla eyleme geçilmez ise uzak olmayan bir gelecekte atmosferdeki sera gazı miktarındaki artış yeryüzünde yaşamayı imkânsız hale getirecektir. Dolayısıyla sera gazı envanterlerinin incelenmesi ile oluşan tablo karşısında tüm ülkeler iklim değişikliği ile mücadelede ortak hareket etmek adına Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olmuşlardır. Bu Sözleşme kapsamında belirlenen azaltım ve adaptasyon eylemleri, ülkelerin ekonomik ve teknolojik gelişmişlik düzeyleri ile sorumlu oldukları sera gazı emisyonu oranı göz önüne alınarak belirlenmiştir. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi gibi tüm desteği sağlaması şart koşulmuştur. Sözleşme çerçevesinde her yıl düzenlenmesi planlanan Taraflar Konferansları ile kaydedilen ilerleme raporlarının hazırlanması ve gelecek yıllardaki iklim değişikliği ile mücadele hedeflerinin görüşülmesi amaçlanmıştır. Kentler sera gazı üretiminde en büyük paya sahip olduğunda çözüme de en büyük katkıyı yapması beklenen aktörlerdir. Dolayısıyla iklim değişikliği ile mücadelede mekânsal planlama kararlarının etkisi göz önünde bulundurulmalı ve yapılı çevre ile doğal çevre arasında dengeleyici bir sürdürülebilir bağ kurulmalıdır. Tez kapsamında incelenen iklim değişikliği eylem planları, strateji belgeleri, kalkınma hedefleri ile mekânsal planlamaya konu kararların karşılaştırılması ile birbiri üzerindeki etkisi görülmüştür. Mekânsal planlama kararları çevreci bir zemine oturtulur ve gerek yerel yönetimler gerekse merkezi yönetimler bu kapsamda politikalar doğrultusunda eyleme geçerler ise iklim değişikliği ile mücadele hedeflerinde başarılı olunması kaçınılmazdır.