Abstract
Batılı toplumlarla kıyaslandığında
ülkemizin gelişmişlik düzeyinin olumsuz
yönde farklılık arz ettiği bir gerçektir.
Bütün bu olumsuz koşullara karşın
dinamik bir yapıya sahip olduğumuzu
da unutmamak gerekir. Bu yıl ilköğretimde
on bir milyon öğrencimizin bulunduğunu
düşünürsek, geleceğe daha
umutla bakmamamız için neden yoktur.
Yeter ki, bu dinamizm, için birbirimizle
anlamsız yere uğraşarak, bizim için
daha da önemli olan zamanı boşuna tüketerek
kaybetmemeliyiz.
Her geçen gün, hem birey hem çle
toplum olarak, kendi yetişmiş insanlarımıza
güvenerek kıt olan kaynaklarımızı,
olabildiğince akılcı davranarak ve
ortak aklı • kullanarak, ürettiklerimizle
gelişmişlik düzeyimizi yükseltmeliyiz.
Akılcı ve gerçekçi yöntemlerle, başkalarının
yanlışlarını tekrar etmeden, kendi
öz değerlerimize sahip çıkarak, onların
aksayan yönleri varsa özünü dışlamadan,
yeni çağdaş yorumlara, sentezlere
dönüştürmeliyiz.
Hatalardan ders almalı; yanlışları
düzeltme yoluna gitmeliyiz. Bu yolda
çabalar, bizi daha ilerilere götürür. Karamsarlıktan
uzak durmalı; yolumuzdan
alıkoymak üzere düzenlenmiş tuzaklara
düşmemek için, akıl ile sağ duyumuzu
kullanmalıyız.
Kurtuluş Savaşı'nın zor koşulları ile
günümüz Türkiyesinin olumsuzlukları
karşılaştınldığında, hem nicelik, hem
de nitelik açısından bu günün lehine bir
durum olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız.
Ancak, kaderci bir tavırla, geç~şe
oranla gelişmemizi asla yeterli görmemeliyiz.
Asla, nereden nereye geldiğimizi
unutmadan normal istediğimiz hedefi
gözden kaçırmadan; inançlı, kendine
güvenen, çağdaş yöntemleri benimseyen
ve yeni yöntemler geliştiren bir
tutumla çalışmalı, daha çok çalışmalıyız.
On bin yıllık tarihi coğrafyanın kültürel
mirasına sahip olduğumuzun bilinci
ile, kültür ve doğa değerlerimize
evrensel ölçütlerle sahip çıkmalıyız.
Bir daha asla yerine konamayacak,
kültürel ve doğa değerlerimizi küçük
çıkar hesaplarını ve hızlı gelişim adına,
yitirmemeliyiz. Unutmamalıyız ki, yeni
yüzyıl kültür ve sanatın ön plana çıkacağı
bir yüzyıl olacaktır. Bu bakımdan
ülkemizde sanatın öncülüğünü yapmış
olan kurumumuzun, bu misyonunu daha
da güçlenerek sürdürmekle yükümlü
olduğunu unutmamalıyız.
Prof. Mete Ünal