Abstract
Çoğunlukla üstün yetenekli insanlardan söz
edilir. Belki, bu insanların bir çoğu da vasat
konumdan üstün insan konumuna geçen
vasatlardır. Vasat insan, vasat zeka, vasat
yetenek istismar edilmeleri dışında
önemsenmeyen değerlerdir.
Bütün çocukların yaratıcı olduğu ve
yaptıkları işlerin en saf anlamda sanat
unsurları olduğu kabul edilmektedir. Şaşırtıcı
değil midir ki, çocukların doğuştan
yaratıcılığına karar veren bu çevreler, bu
yaratıcı gücün yetişkinlerde de var olduğunu
görmezden gelenlerdir. Çocuk yaratıcı
gücünü zahmetsizce ve farkında olmadan
sergiler. Yetişkin ise uzun bir eğitim
döneminden geçtikten sonra, çok çarpıcı bir
yetenek belirtisi sergilemedikçe üstünde
durulmaz. Her insanın içinde az veya çok
yaratıcı güç bulunmaktadır. Bunun ortaya
çıkması eğitim, çevre ve engellenemeyen
dürtüler sayesindedir. Başlangıçta dürtünün
olmaması yaratıcı yeteneğin olmadığı
anlamını taşımaz .
Çeşitli etkenler vasat bireyin yaratıcılığını
ortadan kaldırıcı niteliktedir. Bunlar; saygı,
itaat, sindirilme, korkutma. seri üretim,
yapaylık, klikler, standart organizasyonlar
sahte yetkililer v.b.dir.
Geleneksel yanlış fikirler ve bunların sonucu
olarak ortaya çıkan önyargılı kişiler
çoğunlukla sağlıklı yetkililer olarak kabul
edilirler. Oysa ki değildirler. Atasözleri,
deyişler ve etkileyici sözlerle veya otorite
yayınlarda yer aldıklarında sorgulanamayan
değerlerin evrensel gerçeği olarak takdim
edilirler. Bu değerleri doğduğumuz günden
beri beslediğimiz için, çıkardığımız sonuçlar,
makul olmadıkları halde neredeyse atavistik
bir önem kazanırlar. Buna göre bir sanatçı,
bohem, eksantrik ve günlük hayata gerçekçi
bir biçimde ayak uyduramayan bir kişiliğe
sahip olması gerekliliği ile kendisinin çok
farklı ve karmaşık olabileceğini farketmiştir.
Ona gıpta ederler ve onun acaip biri olduğu
kabul edilir. Fakat kesinlikle yeterli değildir.
Tüm bunlar vasat ve isteksiz insanın kendi
sanatçı yönünün farkında olması, bunun
kabulü ve keşfi ile sonuçlanır. Akıl sürecinde
bu olgunun bilincine varmak suretiyle
geleneksel düşünce yapılarından
kurtulunabilinir.
Bu karmaşadan çıkabilmek küçümsenecek
bir şey değildir. Birey kendisini bilgisizlik,
ihmal ve dış etkenler nedeniyle bu durumda
bulabilir. Bireyin kendinden öncekilerin
oluşturduğu düşünce bilgi ve deneyimlerden
yararlanması onları olabildiğince irdelemesi
ve özümsemesi zorunludur. Diğer düşünür
ve sanatçıların fikir ve yapıtlarına yakın
durmak kendi öz eleştirisini de yapabilme
ölçütlerine zenginlik katacaktır. Hayal gücü
sınırlarının genişlemesi bile öncekileri
önemsemesi ve özümsemesiyle orantılı
olarak artacaktır. Olumsuzluklardan
kurtulmak bireyin kendi sorumluluğudur.
Bunun içinse, kendi gerçek değerlerini
araştırması, deney kazanması ve amacı
doğrultusunda kendini sürekli eğitmesi
yaratıcı katta yer almasını sağlayacaktır .
Prof.Tunç TÜFEKÇİ