Abstract
Bu çalışmada çocukluk çalışmalarının disiplinler-arası yapısı; yeni çocukluk sosyolojisi, çocuklarla felsefe, özgürlük pedagojileri ve çocuk edebiyatı alanları ile incelenmiştir. Çocukluğun temelde ne tür özelliklerinin olduğuna getirilen farklı görüşler, felsefi ve sosyolojik bir incelemeyle anlaşılmaya çalışılmıştır. Birinci bölümde, çocukluk çalışmaları alanında öne çıkan Allison James ve Alan Prout'un yeni çocukluk sosyolojisi paradigması, geleneksel çocukluk anlayışının ve sosyalizasyon teorisinin çocukluğa bakışları ile karşılaştırılmıştır. Çocukluğun incelenmesinde önemli bir dönüşüm yaratan üç önemli öncül; çocukların yetkin aktörler olarak görülmesi, çocukluğun toplumsal bir kurgu olduğu ve çocukların sosyal hayatının kendi başına incelenmeye değer görülmesidir. Birinci bölüm, bu üç öncülün sorgulanmasını içermektedir. Yeni görüşlerin ne kadar yeni olduğu ve çağdaş çocukluk incelemelerinin geleneksel çocukluk anlayışlarını aşıp aşamadığı üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde çocukluk, öğrenme ve merak ile ilişkili olarak ele alınmıştır. Çocukların yetkin olarak görülmeleri, eğitim olgusunu ve pedagojik yaklaşımları gündeme getirdiği için yetkinliğin özgürlük ve özerklik meseleleri ile düşünülmesini içermektedir. Bu hususta, çocuklarla felsefede öne çıkan Matthew Lipman ve Gerard Matthews'un görüşleri arasında bir karşılaştırma yapılmıştır. Jacques Ranciére'nin "zekâların eşitliği" varsayımı, Freire'nin özgürleştirici pedagojik anlayışı ve bell hooks'un eğitimi bir özgürlük pratiği olarak ele aldığı çerçeveden hareketle, hem çocuklarla felsefe yeniden düşünülmüş hem de eğitimde heyecan ve zevk duygularının dönüştürücü işlevleri üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölüm, Catherine McCall'un, Matthew Lipman ile 1980'lerde yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya koyduğu "çocuklarla felsefe" yaklaşımının uygulama yöntemi olan Felsefi Soruşturma Topluluğu (FST) ile Jean-Luc Nancy'nin "küçük konferanslar" dizisi kapsamında çocuklara yönelik olarak verdiği konferansların bir dökümü olan Tanrı, Adalet, Aşk, Güzellik başlıklı metni karşılaştırarak tartışılmaktadır. Bu karşılaştırma, ilk iki bölümde tartışılan temel iddialara karşı itirazlar dile getirilerek yürütülmektedir. Sonuç bölümünde ise, geleneksel çocukluk bakışlarını yerinden etmek isteyen herhangi bir çağdaş incelemenin başarılı olabilmesi için, çocukluğu belirli modeller aracılığıyla kavramasından ziyade ilk varsayımlarını sorgulanmasının kritik bir mesele olduğunun altı çizilmektedir. Hem çocukluk sosyolojisinde hem de çocuklarla felsefe etkinliklerinde öne çıkan çocukluk görüşlerinin kendileri sorgulanmadan girişilen çalışmalarda yaratıcı olunamayacağı ve geleneksel çocukluk görüşlerinin aşılmasının mümkün olmadığı üzerinde durulmuştur.