Abstract
Bu çalışmada, Türkiye'de ruh sağlığı alanının yasal, mekânsal, bilimsel, kurumsal ve söylemsel düzeyde, Michel Foucault'nun kullandığı anlamıyla tertibatlar aracılığıyla kuruluşu ve işleyişi incelenmiştir. Özellikle kurumsal psikiyatri eleştirisi zemininde gelişen, toplum temelli bakımı hedefleyen ve kurumsuzlaşma olarak adlandırılan dönemle birlikte ortaya çıkan sorunsalların Türkiye'deki karşılıkları ele alınmıştır. Öncelikle Avrupa'da on sekizinci yüzyılın sonlarında tımarhanelere kapatılmış delilerin zincirlerinin kırılması miti ile başlayan ruh sağlığı reformlarının seyrinin, deliliğin tıbbileştirildiği ve kurumsal psikiyatrinin temellerinin atıldığı dönemi de takip ederek kurumsuzlaşmaya kadar izi sürülmüştür. Ardından, her ne kadar toplum temelli hizmetler olarak anılan yaklaşımlar 1970'lerde yaygınlaşmaya başlamış olsa da 1980'lerden bu yana yoğunluğu ve etkisi artan, fayda-maliyet analizlerini ön plan çıkaran, kamu hizmetlerini azaltan, devletin sorumluluğunu daha fazla bireylere devreden bir yönetimsellikle ruh sağlığını biçimlendiren neoliberal politikalar analiz edilmiştir. Dünya'daki gelişmeler ve genel sağlık politikalarındaki dönüşümler temelinde Türkiye'de ruh sağlığı alanının nasıl kurulduğu, hangi güzergâhları izlediği sergilenip, esas itibariyle 2006 yılında toplum temelli modele geçiş olarak ifade edilen ruh sağlığı alanındaki dönüşüme odaklanılmıştır. Bu çalışmanın amacı dönüşüm söylemini kazıyarak, alanda belli bir iktidarı işleten mekanizmaları, kapsadığı her bir bileşenin konumlarını ve biçimlerini deşifre etmektir. Türkiye'de toplum temelli hizmetlere geçiş ile kurumlara yatış azaltılmış, ancak ruhsal sorunlar yaşayan bireylere yönelik uygulamalarda evde bakım hizmetlerine sıkıştırılan ve bakım emeğinin üstlenilmesinde aileye merkez rol biçen bir paternalizmle hareket edilmektedir. Ayrıca birlikte toplum temelli ruh sağlığı hizmetleri de eleştirel bir bakışla değerlendirilmiştir. Neoliberalizmin kuşatıcılığında, ruh sağlığı alanındaki dönüşümler ile evde bakıma odaklanan, aileyi merkeze koyan sosyal politika ve sosyal hizmet pratiklerinin etkileri belirli bir bütünlükte ele alınmıştır. Bu kapsamda bireyler, aile üyeleri ve profesyonel meslek elemanlarıyla yapılan derinlemesine görüşmelerden yola çıkarak ruh sağlığı alanındaki manevraların nelere tekabül ettiği, toplumsal alanda içerme ve dışlama mekanizmalarının nasıl işlediği gibi konular irdelenmiştir. Araştırma her ne kadar ruh sağlığı alanına odaklansa da bir psikiyatri tarihi ya da sağlık sosyolojisi ile sınırlanmış bir çalışmanın ötesinde denetim, kurum, bakım, aile, etik, değerler gibi konular üzerinden tartışmayı başka alanlar açısından da okumaya elverişli hâle getirmeyi amaçlamaktadır.