Abstract
Hiçlikten doğan yaşam ve ölüm, varlık ve yokluğun hareket özelliği ile sürekli değişim geçirerek, döngüsel bir biçimde, insan ve diğer yaşamı etkiler. İ.Ö. 15.000'de Mağara Duvar Resimlerinde insan-hayvan, yaşam-ölüm mücadelesi görülür. İnsan doğadaki hayvanı kendi yaşamı için öldürerek, hayatta kalır. İ.Ö.3000'lerde hayvanların ve bitkilerin evcilleştirilmesi ile bu varlıkların yaşam ve ölümlerini kontrol etmeye başlar. Bedenin ölümden sora ruhun varlığını sürdürdüğü düşüncesiyle, beden korunmaya başlanır. Öldükten sonra kullanılacak eşyalar ile birlikte, yaşamın devamını görselleştiren duvar resimleriyle, yaşam ve ölüm için büyük tapınaklar yapılmıştır. İ.Ö.600'lerde insanın yaşam ve ölümü, beden ile doğa ilişkisi felsefe ile sorgulanmıştır. İ.S.1.yüzyılda yaşam ve ölüm dengesi hukuksal olarak incelenmiş, "öldürülebilir insan" ve "dokunulamaz insan" diye farklı tabakalara ayrıldığı görülür. 14.yüzyılda hastalıkların salgını ile ölümün her şeye egemen olan ve herkesi eşitleyen gücünü Orta Çağ'da göstermesi, insan bedenine bakış açısının değiştirildiği görülür. 16.yüzyılda esirlerin, kimsesizlerin, suçluların ölü bedenleri ressamlar ve anatomi teşrihçisi tarafından parçalara bölünerek incelenmeye alınır. Anatomi teşrihi bazı ülkelerde yasaklanırken, Almanya'da belirli kurallarla halkında izleyebileceği mekânlara izin verilir. 17.yüzyıl başlarında vanitas, macabre, momento mori gibi terimlerle adlandırılan, yaşamın geçici hazları ve ölüm konuları işlenir. 18.yüzyılda ulus-devletler doğum ile elde edilen, yaşam hakkı, eşitlik, özgürlük, milliyetçilik ve parçalara ayrılan bedenin bir insan olduğu ve haklarının bulunduğu itirazı gelir. 20.yüyılın ortalarında yaşam ve ölüm toplama kamplarında "yaşanmaya değmeyen hayat", hukuksal varlığından arındırılmış bedenler, "çıplak hayat" üzerinde, cansız organların araştırılması olan teşrih, canlı anatomi üzerinde uygulanır ve deneyler yapıldığı görülür. Bu yüzyılın sonuna doğru yaşam ve ölümün hastaneye kayması ile ölmek üzere olan bir beden, hayat destek teknolojisi sayesinde, beyin ölümü gerçekleştiği halde, kalbin ve bedenin yaşamaya devam etmesi, teknolojiye bağlı canlı ölü, organları kullanılabilir bir beden ve canlı teşrihin normalleşmesi görülür. Günümüzde kendi hayatına son vermenin, hukuksal süreçleri bazı ülkelerde tamamlanmıştır. Hollanda'da kentin merkezine intihar arabaları koyulması tartışılmaktadır. Yaşam; iktidarın, aileye, doğaya, parçalattığı ya da parçaladığı bedenlerle, parça parça ölen, yarı ölü, yaşayan ölü olarak devam ettiği görülür.