Abstract
Dünya nüfusunun yaklaşık olarak %10'u alçak rakımlı kıyı bölgelerinde ikamet etmektedir. Özellikle deniz seviyesi artışı, fırtına dalgalanmaları, kıyı erozyonu, siklonlar ve sellerden etkilenen kıyı toplulukları, iklim değişikliğine karşı savunmasız haldedir. Aynı zamanda bu bölgeler, ticaret, balıkçılık ve turizm gibi faaliyetler ile yerel ekonomiler için hayati önem taşır. Bu toplulukların ve kentlerin korunabilmesi, ancak iklim değişikliğinin etkilerinin doğru anlaşılması ve gerekli adaptasyon stratejilerinin uygulanması ile mümkündür. Deniz seviyesindeki yükselme, artan atmosfer ve okyanus sıcaklıkları, değişen yağış rejimleri ve sıklaşan aşırı hava olayları, iklim değişikliğinin kıyılarda yarattığı risklerin kanıtlarıdır. Okyanuslarda oluşan termal genleşme ve buzulların erimesi deniz seviyesi artışının ana sebepleridir. 21. yüzyıl boyunca dünya genelinde kıyıların %95'i deniz seviyesi artışı tehdidi ile yüzleşecek ve beraberinde ortaya çıkan seller, artan tuzluluk oranları, kıyı şeridinin değişmesi, yeraltı sularının tükenmesi gibi bir dizi probleme çözüm bulmak durumunda kalacaktır. 2004 yılından beri her yıl, dünya üzerinde bir bölgede en az bir kez katastrofik seller yaşanmış ve bu durum selleri küresel ısınmadan en belirgin etkisi haline getirmiştir. 2010 yılında Pakistan'da yaşanan sel felaketi 10 milyon kişiyi evsiz bırakmış, 9,7 milyar dolarlık hasara sebep olmuştur. Dünya'nın faklı bölgelerinde pek çok kıyı kenti artan sel tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu bağlamda, yapılan çalışmada, risk altındaki bazı kıyı kentleri olarak Amerika kıtasından New York, Kuzey Avrupa'dan Rotterdam, Akdeniz Havzası'ndan Venedik ve Asya kıtasından Singapur'un iklim değişikliğine adaptasyon stratejileri incelenmiştir. İklim kaynaklı doğal afetlerin sıklaşması kentsel dirençlilik kavramının önemini arttırmış, özellikle kıyı kentlerinin dirençli hale getirilmesini çok acil bir sorun olarak gündeme getirmiştir. Tez çalışması kapsamında, tarih boyunca sel tehdidi ile karşı karşıya kalan ve günümüzde su ile birlikte yaşamayı öğrenen bir şehir olarak karşımıza çıkan, Avrupa'nın en önemli liman ve ticaret merkezlerinden olan Hamburg şehri ele alınmıştır. Eski liman bölgesinin dönüştürülmesi ve şehre kazandırılması amacıyla ortaya çıkan Hafencity projesi ve bölgede hayata geçirilen sele karşı dirençlilik stratejileri detaylı bir şekilde incelenmiştir. Sel riskine karşı geleneksel yaklaşımların dışında nasıl önlemler alınabileceği irdelenmiştir.