Özet
...Tuhaf, varlığından emin olmadığımız bir atmosfer, tıpkı bir alev dalgası gibi devamlı yalayıp geçmektedir bu resimleri; kırılgan, huzursuz, tedirgin, ancak her şeye rağmen yaşamı olumlamaktan geri kalmayan bir dil. Şurası kesin: Aral, bıçak sırtında devam ediyor. yoluna, ama devrileceği yerde ayakta durduğunu kanıtlayarak. Ayrıca resimden beklentisi ile uyumlu işbirliğine girmenin rahatlığı, başladığı her yeni resmi tetiklemeye fazlasıyla yetiyor. Yine bu bağlamda, resmin doğal seyrine olur olmaz müdahale etmek yerine, söz konusu sürecin "doğal akışını koruma iradesi her daim ön planda... - Mehmet Ergüven
... İşte Zehra Aral'ın figürleri bu yüzden hem bir aciliyet içinde ve hem de bu yüzden durağan... Evet, onlar için bir sorun var, bu belli... Ama o sorunu yaratan başka bir sorun ve başka sorunu da yaratan daha başka sorunlar var... O figürler, tüm sorunların iç içe olduğunu biliyor; buna karşın, görünür ve güncel olan sorunun ne olduğuna karar vermek istemiyor. Ya da gerçekten veremiyor. O açıdan bu tavır, Dostoyevski'nin o kavramsal kişiliği ile hayli benzerlik gösteriyor. Çünkü her şey bu kadar basit değil. Çözüm de bu kadar basit değil. Aynen Deleuze'ün tanımladığı gibi: "Onları durduran da budur zaten." Yangında ya da bir resim düzleminde...--Emre Zeytinoğlu
...Sanatçının 1968 yılında Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinden mezun olmasından bugüne geçen 50 yıllık zaman aralığı göz önünde bulundurulursa toplumumuzun aynı dönemde yaşadığı tüm çalkantıları içselleştirmiş olmasını doğal karşılamak gerekir. Sanatın yaşantıyla bütünleşmesi denilen durum tam da bu nokta. Toplumun nabzını tutmak, kendini onun yaşantısıyla bütünleştirmek. Birbirinden bağımsızmış gibi bir izlenim bıraksa da, atölyesindeki tüm çalışmalarını izlerken, yaşadığımız günleri yakalayan bir vakanüvis örneği gibi olaylarla aralarındaki görünmez bağın varlığını haykırıyor karşısındakilere...-A. Celal Binzet
...Zehra Aral, kadınlığın ressamıdır. İnsanın soyunun ezilenlerinin en ezileni olmuş bu cins, aynı zamanda bütün inançların olduğu gibi hayatın sürdürülebilmesi için gerekli bütün icatların da anasıdır. Feminist antropolojinin açtığı geniş tartışma ufuklarına baktığımızda görüyoruz ki, örneğin, toplumsal evrimde bir çağ dönümünü simgeleyen çömlek onun yaratısıdır. (..) Ama en önemlisi, son prehistorya araştırmalarının ortaya çıkardığı bir tartışmanın konusu olarak, ilk mağara resimlerinin de kadınlar tarafından yapıldığına ilişkin yepyeni ve devrimci bir buluşun eşiğindeyiz. Zehra Aral, işte bu insanın ressamıdır... - Aydın Çubukçu