Özet
Doğanın mimariyle olan ilişkisi günümüzün doğadan kopmuş, tamamı ile yapay çevresinde ve kavramsal açıdan karmaşık, her insan-bir düşünce, her insan-bir mimari ideal biçiminde özetlenecek ortamında başlı başına incelenmesi, sorgulanması gereken bir konu olarak görünmektedir. Antik dönem Karya kentleri, hem etkileyici doğal yapısı, hem de içerdiği kavramsal değerler açısından çalışma yapılacak değerde görünmektedir. Bu amaçla limanlar, surlar ve teraslar ele alınmıştır. Mimari ile doğa arasındaki ilişki herhalde en iyi bir surun doğal relief üzerinde çizdiği çizginin incelenmesi veya bir teras duvarının eşyükselti eğrileri ile ilişkisinin irdelenmesi ile bulunabilir. Bu irdeleme ve incelemeler sonucunda, mimari unsurların doğa ile ilişkisinin temelde yer seçimleri şeklinde olduğu görülmüştür..
The relationship between architecture and nature and the concept in today's isolated and artificial environment which has become alienated to the nature and conceptually complicated, and in which the underlying thought is every man-one idea, every manone architectural ideal, is a subject that calls for rigorous analysis. Caria cities of the Antiquity seems to be worth studying both for its impressive geographical structure and the conceptual values that it possesses. Harbours, fortifications and terraces which are closely related to the shaping of nature are reviewed. Possibly the best way to understand the relationship between nature and architecture is to analyse the line a fortification draws over a natural relief or to observe the relation between a terrace wall and contour-lines. These observations show us that the underlying link between architectural elements and nature is site selection.