Abstract
ÖNSÖZ
Ülkemizde planlama, uzun yıllar sanayileşme ve modernleşme süreciyle hızlı bir değişime maruz kalan kentlerin büyüme sorunlarıyla baş etmeye çalışmış, kırsal alanlar ise kentleşmenin sorunlarıyla ilgilenen bu meslek alanının gündemi dışında kalmıştır. Geleneksel planlama pratiğinde tarım alanları, ormanlar, nehirler kentsel yayılmanın önünde bir eşik olmanın ötesinde fazla yer almamıştır. Bölge ölçeğinde planlar sanayileşmeye, kentsel merkezlere, kentsel gelişme akslarına odaklanmıştır. Kırsal alanlar, "kentin dışında kalan her yer" olarak tanımlanmakta; değişmeyen, toplumsal ve ekonomik olarak homojen alanlar olarak kabul edilmektedir.
Buna karşın kırsal alanları kısmen anlamaya, kısmen de değiştirmeye yönelik çabalar olmuştur. Cumhuriyet'in ilk yıllarında köyü modernleştirmek amacıyla hazırlanan köy planları; 1940’lı yıllarda köy enstitüleri; 1960’lı yıllarda, başta Mübeccel Kıray olmak üzere birçok araştırmacının Anadolu köylerinde toplumsal ve ekonomik değişimi inceledikleri köy çalışmaları; 1970'lerden sonra köylerden kente göçü önlemek için geliştirilen köy-kent ve merkez köy uygulamaları ve 1990'lardan sonra köye dönüş projeleri, dönemsel de olsa kırsal alanların düşünüldüğünü, tartışıldığını göstermektedir.
2000'ler ise kırsal alanların yeniden dikkat çekmeye başladığı bir dönemdir. Daha önce ekonomik gelişmeyi geriden takip eden ve hatta gelişmenin önünde engel teşkil ettiği düşünülen kırsal alanlar, bu kez küresel ekonominin odağına yerleşmiştir. Uluslararası tarım politikaları ve AB ile ilişkili süreçler, üretimi serbest piyasa içine çekmekte, kırsal alanlar ulusal ve ulus-ötesi yatırımlar için cazip yerler olarak görülmektedir. Ülkemizde de birkaç yıl arayla hazırlanan Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi ve Kırsal Kalkınma Planı, kırsal alanların merkezi hükümet düzeyinde gündeme geldiğini göstermektedir.
Planlamada kentin odak olduğu eski yaklaşımlar artık yerlerini, bölgesel, ulusal ve ulus-ötesi bağlantılarıyla kır ve kenti birlikte ele alan ve mekansal stratejilere kırsal alanları da katan yeni yaklaşımlara bırakmak durumundadır. Kırlar, yalnız tarımsal üretim için değil, altyapı ve hizmet yatırımları için de sermayeyi çeken yapısıyla ekonomik değişmenin bir parçası olmuştur. Bu yeni koşullarda kırla ilgili yeni sorun alanları da ortaya çıkmaktadır; kırsal yoksulluk, kırsal evsizlik, kırda kadın emeğinin durumu, tarımdan dışlanan kesimlerin geleceği gibi konular ele alınmayı beklemektedir.