Abstract
Prof. Mustafa Cezar
Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi
Türkiye'de geçen yüzyılda kültür alanında önemli işler başarmış birkaç kişiden biri Osman Hamdi Bey'dir. Şimdiye kadar daha çok "Müzeci Osman Hamdi Bey" olarak tanınan bu değerli insan, müzeye yaptığı büyük hizmeti, arkeolojik çalışmaları, Güzel Sanatlar Akademisi'ni kurması ve ressam olarak taşıdığı sanatçı kimliği ile "kültür alemdarlarımızdan biri" olarak haklı bir şekilde anılmaktadır.
Osman Hamdi, 1842 yılında İstanbul'da doğdu. Babası, elçilik, bakanlık ve başbakanlık yapmış olan Ethem Paşa’dır. Ethem Paşa, Batı kültürü ile yetişmiş devlet adamlarından biri olduğundan, oğullarının da aynı şekilde yetişmesini istemiştir. Bu yüzden büyük oğlu Osman Hamdi'yi hukuk öğrenimi için Paris'e göndermiştir. Osman Hamdi, hukuk eğitiminin yanı sıra bir yandan da Güzel Sanatlar okulunda resim dersleri almıştır. Zamanın ünlü ressamlarından Gérôme ve Boulanger'nin atölyelerinde çalışmıştır. Sanatçı ruhu, onu hukuk öğreniminin yanı sıra resim atölyelerine de yönlendirmiştir. Kardeşi Halil Ethem'in "Hayatının son zamanlarına kadar her gün birkaç saatini resime hasrederdi" sözleri, bu konuda en yakın şahidin ifadesidir.
Osman Hamdi, 1869'da memlekete çağrılıncaya kadar Paris'te 12 yıl kaldı. Bu süre Batı düşüncesini benimsemek için yeterli olmuştur.
Türkiye'ye döndükten sonra, Bağdat vilayetinde Umuru Ecnebiye Müdürlüğüne atanmıştır. Batı'da eğitim gören bu sanatçı ruhlu genç, Bağdat'a seve seve gitmiştir. Bağdat'ta Vali Mithat Paşa ile oldukça uyumlu bir çalışma ilişkisi kurmuştur. Osman Hamdi, resmi görevlerinin yanı sıra resim çalışmalarına da devam etmiştir.
1871'de İstanbul'a dönünce, sarayda dışişleri protokol müdür yardımcılığına atanmıştır. Bu görevdeyken Viyana'da açılan milletlerarası sergiye hükümet komiseri olarak gönderilmiştir. Başarı gösterdiği çeşitli görevlerin ardından, 1877 yılında Beyoğlu Altıncı Daire Belediye Müdürlüğü'ne atanmıştır. Ancak Osmanlı-Rus Savaşı'nın sonucunda bu görevinden ayrılarak resimle meşgul olmaya başlamıştır. 1880 ve 1881 yıllarında, Osman Hamdi Bey'in eserlerinin sergilendiği Tarabya ve Tepebaşı'nda iki önemli sergi açılmıştır. Bu sergiler, sanat dünyasında büyük ilgi görmüş ve Osman Hamdi Bey'in eserleri hakkında birçok olumlu yorum yapılmıştır. 1880'deki sergisine ilişkin bir yazıda, "Şimdiki halde dahi müşarileyhin mehareti hakikaten san'atı anlayanlar nez-dinde fevkalâde takdir olunmalıdır" denilmiştir.
Osman Hamdi Bey, sadece idarî görevlerde değil, aynı zamanda kültürel alanda da büyük katkılarda bulunmuş bir isimdir. Devlet adamları, onun kültürel vizyonunu fark etmiş ve 1881'de müze müdürlüğüne atanmıştır.