Mimar Sinan Fine Arts University Institutional Repository
DSpace@MSGSÜ digitally stores academic resources such as books, articles, dissertations, bulletins, reports, research data published directly or indirectly by Mimar Sinan Fine Arts University in international standarts, helps track the academic performance of the university, provides long term preservation for resources and makes publications available to Open Access in accordance with their copyright to increase the effect of publications.Search MSGSÜ
Fikret Mualla
Abstract
Fikret MUALLÂ: Ressam olmayan birinin resim üzerine yazması, kolaylaştırıcı belirtilerdendir. Eleştiricilik mesleğinin başlıca koşulu olduğuna göre, resim konusunu ele alan yazarın, her şeyden önce "grafik" bir ressam olan Fikret Mualla'yı incelemesi gerekir. Desende, suluboyada, guvaşta, kurşun kalem ve yağlıboyayı ele aldığı zaman bile, bu aracı suluboya veya guvaş gibi kullanmada, kâğıdın yüzeyinde kaldığı gibi tuvalin de yüzeyinde kalmakla yetinmektedir. Yılların onu yormadığının, ilgisinden bir şey eksiltmediğinin izi, adaşı Fikret Adil'in Türkiye’nin ilk resim yazarı olduğuna ve Mualla'nın bu sergisine önayak oluşuna kadar uzanır. Türkiye'de olsun, Fransa'da olsun, Mualla’nın çevresindeki hayatla ve bu hayat içinde hareketlenen insan tipleriyle ilgilenmesi, onu bir çeşit ilüstrasyoncu yapar. Ama bu, kitaptan, dergiden daha üstün, seçkin planda bir ilüstrasyon ressamı olarak değerlendirilmelidir. Örneğin, Mualla'nın sanat kişiliğinde sınırlanacağım; bir Toulouse-Lautrec ile bir Pascin arası ama Maurice Utrillo’da, Soutine’de, Cremègne’de, bir bakıma Modigliani ve Suzanne Valadon’da gördüğümüz karakter özelliklerine Mualla’da da rastlıyoruz: çevresiyle ilgisiz bir sanat egosantrizmi, dış etkilere yabancılık, çağdaş akımlara uymama, öznel, içgüdünün itişlerine uygun bir sanatçı huyu, çoğu zaman anormallik sınırına yaklaşan coşkun, kırıcı bir lirizm; kendi kendini doğuran korkular, acılar, marazi peşin fikirler, en taşkın sevinçten en koyu kedere kayıveren bir ruh tutumu... Böylesi tipler, duyguları kontrolsüz bir şekilde yaratan; sanatın düşünce, inceleme, ayırma, tasarlama —tek kelimeyle “entelektüel” yönüne— önem vermeyen tiplerdir. Önem vermemek de tam yerinde bir söz olmaz burada: İleri atılışlar, içgüdünün bütün barajları yıkacak güçte oluşu, zapturapta bir türlü razı olmayan lirik bir dağınıklık, zaten entelektüel çalışmalara pay bırakmayan unsurlardır. Uyanmaları için hep sanatçının ölümünü bekleyen yerli övgülerimizin sınırsızlığı içinde, Mualla üstüne daha doğru bir yargıya varıp onun Türk resim sanatı içindeki yerini bulmasına yardım amacıyla bıraktığı eseri serinkanlılıkla incelemek gerek. Mualla’nın coşkunluğu, çok kere başıboşluğu, sinirli, hırçın tekniğinin kâğıda dökülüşü, geometriden kaçınan tatlı dağınıklığı bu incelemeyi daha alçakgönüllü, kendine özgü üslupta bir grafikçi ressam olarak yapmayı gerektirir. Daha dengeli olsaydı mizacı, belki onda özlediğimiz plastik olgunluğa varabilirdi. Nitekim kimi çok çalışılmış, üstüne uğraşılmış desenlerinde rastgeleliğe cevaz vermeyen, biçimi sıkı sıkıya kovalayan bir plastik olgunluk görüyoruz. Ama genel olarak huyu, bu sabırlı form arayışına uygun değildi. Çabuk, pek çabuk çalışmalıydı. Konuştuğu gibi, hareketlendiği gibi, şarabı içtiği gibi… Son yıllarda bütün çalışma gücü, sabah kahvaltısını kovalayan bir saat içine sıkışmış bulunuyordu. Her resim, her kroki on, on beş dakikanın ürünü olacaktı artık —ölüm saatine kadar. Bıraktığı eserler, bizim sanat tarihimiz çerçevesinde değerli belgelerdir. Yazık ki ömrünün en önemli parçasını Fransa’da geçirdi. Bu yüzden de Fransız hayatının, özellikle Paris hayatının bir çeşit “vak’anüvisi” oldu. Türkiye’de yaşasaydı, mizahçı bakışının da eksik olmadığı üslubunu bizim hayatımıza uygulayacak; eşsiz, rakipsiz kişiliğini belki daha etkili gösterebilecekti. — Nurullah Berk
Collections
- Kitaplar [795]