Abstract
ÖNSÖZ
Heykelcilikte sanatçı kendisini iki değişik yolda dile getirebilir. Birinci yol, heykelcinin kafasında bütün ayrıntılarıyla, ışığıyla gölgesiyle, girintisi çıkıntısıyla, boşluğu kitlesiyle kesinlikle belirmiş, son şeklini almış bir biçimi, bu biçime elverişli bir malzemeye aktarmasıdır. İkinci yol ise sanatçının doğrudan doğruya malzemeye sarılarak malzemenin bütün eğilme, bükülme, yontulma, oyulma, esneme, kırılma, erime, döküm olanaklarını zorlaması; bu deney süreci sonunda kendi biçim duygusunu okşayacak, doyuracak sonuca varmasıdır.
Çağımızdaki heykel çalışması daha çok bu yönde yürür. Sözünü ettiğimiz birinci yol, heykelcinin kendi kafasındaki biçimi bütün ayrıntılarıyla uygulanabilme olanaklarıyla tanımasını zorunlu kılar. İkinci yolda ise belli bir malzemeyi seçmiş sanatçının çalışmasına yön veren etken doğrudan doğruya malzemenin olanaklarıdır. Gerçi sanatçının seçtiği malzemeye duyarlıkça bir yakınlığı söz konusudur, ama yaratılan heykelin son biçimini alması malzemenin vereceği olanaklara sıkı sıkıya bağlıdır. Bu gerçek, sanatçının malzemesini ve o malzemenin olanaklarını çok iyi tanımasını gerektirir. Bu gerekliliğin sonucu olarak zorlanan malzemenin işlenişi konusunda değişik yöntemler, değişik teknikler ortaya çıkar. Çağımızda heykel çalışmalarında geniş ölçüde kullanılan bronzda da birbirinden ayrı birçok yöntem uygulanmaktadır. Bugün geçerlikte olan yöntemlerin en önemlilerinden biri de, eski çağlarda da denenmiş olan mum yok etme tekniğidir. Ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz, bugün yurdumuzda heykelcilikte pek uygulanmayan bu tekniği tanımanın heykelciliğimiz için çok yararlı olacağı kanısındayım. Bu çalışmanın başlıca amacı bu tanıtma görevini yerine getirmektir.
Saygılarımla sunarım.