Özet
Bu çalışma Türkiye'de yaratıcı bir eylem olarak belgesel fikrini temsil ve öz temsil kavramlarıyla ilişkisi çerçevesinde incelemektedir. Ucuzlayan, yaygınlaşan ve erişimi kolaylaşan teknolojilerle birlikte belgesel sinemada öz temsilin yeri artmış ve bu durum, belgesel sinemaya biçimsel anlamda yeni bir katman kazandırmıştır. Sözünü ettiğimiz teknolojilerle birlikte temsil fikri sadece öz temsile evirilmekle kalmamış, aynı zamanda dönüştürücü öğeyi de bünyesine katmıştır. Bu dönüşüm, en ideal durumda, hem filme alanın kendisinde, hem seyircide, hem de toplumsal düzeyde yaşanır. Buradan hareketle belgesel sinemanın video-eylem olarak adlandırılan, video aracılığıyla görüntüyle eylem yapma biçimleriyle taşıdığı devamlılık ilişkisi üzerinden, belgesel-eylem kavramını önereceğiz. Buna ek olarak, günümüz Türkiye'sinde eylem olarak video ve belgeselin bulunduğu konum, sosyo-politik koşullarla taşıdıkları ilişkiler çerçevesinde karşılaştırmalı biçimde sorgulandığında, öz temsilin elverişli ortamlarda uygulanabilir olduğu tespit edilmiştir. Bu anlamda Türkiye sinemasında Kürt stereotiplerinin ellili yıllarda "Yok olarak temsil" inden yola çıkarak, 2000'li yıllara gelindiğinde öz temsile doğru evrildiği, bu öz temsilin kendini en çok "kişisel kameralarla", kendi hikayelerinin aktörü, yönetmeni ve seyircisi olan 1990'lı yılların çocuklarıyla gerçekleştirdiği gözlemlenmiştir. Bir var olma eylemi olarak belgesel sinemanın taşındığı dönüştürücü potansiyel, stereotiplerden kurtuluşla ilişkili olarak gelişmiştir.