Abstract
1950 sonrasında Türkiye Cumhuriyeti siyasi ve sosyo-ekonomik olarak büyük değişimler yaşamaya başlamıştır. Bir yandan çok partili rejime geçilmesi, CHP iktidarının değişebilir olduğunun görülmesi, DP ile başlayan süreçte ekonominin liberalleşmesi ve Avrupa piyasalarıyla bütünleşme çabaları, "kurucu devlet" imgesinde zayıflamaya yol açmıştır. Diğer yandan ordunun sık sık siyasi hayata müdahale etmesi, kurucu elitlerin devamı olan kadroların, kitlelerin siyasetteki ve iktidar mücadelesindeki söz haklarını yok sayması anlamına gelmektedir. DP iktidarıyla başlayan süreçte aydının ayrıcalıklı konumu ortadan kalkmaya başlamış, iktidarlar yavaş yavaş ancak sürekli olarak kendilerine bir faydası olmadığını düşündükleri kültür-sanat alanından desteklerini çekmiş, o güne kadar rejimle ittifak halinde olan aydınların devletle olan özsel bağları çift taraflı olarak gevşemeye başlamıştır. Yine de Cumhuriyet epistemolojisinin merkezinde olan bilgiyi araçsallaştırma anlayışı, devlete rağmen aydınların `halka inme', `halka rağmen halk için' üretme, bilgiyi-sanatı `halka götürme' gibi sorumluluklarını bırakmamaları sonucunu doğurmuştur. Bir yandan yeni olanı ülkede uygulamakla yükümlü olma, diğer yandan bu 'yeni'nin 'halk' tarafından anlaşılmasından da sorumlu olma bağlamı, aydınlarda sürekli bir yetersizlik duygusunu tetiklemiştir. "Buralı olan ne? Bizim olan, özgün bir ulusal sanat anlayışını nasıl yaratmalıyız?" sorusu sanat tartışmalarının merkezinde yer almaya devam etmektedir. Bu temel düşüncenin bütün bir Cumhuriyet tarihine yayılmış olmasının sonucunda, kültürel modernite tarihi "Gelenekten nasıl yaralanmalıyız?" sorusuna verilmiş, verilmeye çalışılmış cevaplardan oluşmaktadır. 1980'li yıllar toplumsal hayatı ve entelektüel varoluş şekillerini kökünden sarsıncaya kadar, batılı üslup anlayışlarının nasıl mahalli-milli öğelerle harmanlanacağı sorusu baki kalmış, batı ile yereli uzlaştırma isteği, taklitçilikten kaçma arzusu ile el ele giden eksiklik hissi ve daimi bir sentez arayışı, yani içe dönük bir oryantalizm uzun süre sanat piyasasına egemen olmuştur. Anahtar kelimeler: çok partili rejim, darbe, kimlik, yerellik, sentez.