Abstract
Çalışma, mimari üretim içinde kullanıcının yerini konu alır. Endüstriyel dönemde belirginleşen süreçlerle ile birlikte kullanıcı konumuna ötelenerek yaşadığı mekânı üretmekten uzaklaştırılan özne, zaman içinde değişen anlamları ile birlikte mimar, ürün ve kullanıcının oluşturduğu bir üretim düzlemi içinde yeralmaya başlayacaktır.Sözü edilen dönemde, kitlesel üretimin getirdiği bir zorunluluk olarak mimari üretimde kullanıcıya ait fiziksel veriler, öne çıkmaktadır. (Özellikle endüstriyel döneme ait işçi konutları, kitlesel üretim içinde kullanıcının yerini değerlendirmek üzere ele alınan önemli üretim biçimlerinden biridir.) Bunun yanısıra, mimar-ürün-kullanıcı ilişkisinde mimarın ve ürünün öne çıktığı -20. yy'ın ilk onyıllarındaki üretime paralel biçimde- erk ve form kavramları etrafında gelişen tartışmalar, kullanıcının standart bir veri olarak kabulünü ortaya koyan diğer altbaşlıklar olarak kabul edilebilir.1960'lı yıllarda yaşanan toplumsal dönüşümlerle birlikte, mimari üretim ortamında yaşanan kırılma, kullanıcının yeni bir parametre olarak kabul edilmeye başlanması ile yakından ilişkilidir. Postyapısal metinlere paralel olarak incelenebilecek olan bu dönüşüm ortamında kullanıcı, mimari üretime dair pek çok tartışmanın merkezinde görünür. Bu görünür olma hali, kimi zaman söylemde kalacak öngörülere, kimi zaman da -döneme hakim tartışmalar içinde öne çıkan- kavramlar ekseninde ele alınan mimari pratiğe referans verecektir.Kullanıcıyı mimari üretim içindeki yerini yeniden tarifleyen yaklaşımlardan bir diğeri, tüketim-odaklı sistemlerdir. Bu anlamda ?diğer toplumsal parametrelerle birlikte-mimari üretiminin bir parçası haline gelen pazarlama mekanizmaları, kullanıcıyı, üretime katılması gereken bir demokratik gerçeklik olarak tanımlamaktadır. Kullanıcıya dair yapılan tanımlamalarla birlikte kullanıcı ve mimari üretime ilişkin yapılan araştırmalar, konunun Türkiye coğrafyası içinde nasıl ele alındığını farklı çalışmalarda kapsamlı biçimde incelemek üzere, genel bir çerçeve olarak değerlendirilebilir.