Özet
Still life terimi, ilk olarak 17. yüzyılda Hollandalılar tarafından kullanılmış olsa da resim geleneği içinde antik çağdan beri nesnelerin betimlendiği bilinmektedir. Önceleri dinsel içerikli resimleri sembolik bağlamda desteklemek adına kullanılan still life ögeleri, zaman içinde önem kazanarak bağımsız bir temaya dönüşmüş özellikle de 20. yüzyılda hayati önem taşıyan ve gelişen bir anlamlar sistemi olarak öne çıkmıştır. Fotoğraf sanatı da; icadından beri nesnelerin dünyasıyla hep iç içe olmuş, bu bağlamda still life da Talbot'dan günümüze kadar pek çok fotoğraf ustasının duygularını aktarmak için kullandığı güçlü bir araç olmayı başarmıştır. Bu araç öyle bir araçtır ki bir yandan bize; akıp giden zamanı durdurmak ve sadece ona tanıklık etmek yerine, hayatın içine kendi öykülerimizi katmak, zaten duran bir zamanı akmaya zorlamak adına yol gösterirken öte yandan da nesnelerin o suskun ve farklı dünyasına dokunup, onları bizim şiirimizle buluşturarak biçimlerin canlı dünyasında var olabilecekleri bir öze dönüştürür. Diğer tüm fotografik alanlardan kurgusal boyutu ile ayrılan still life fotoğrafı, kuskusuz ki fotografçının elinin en çok hissedildiği tema olarak öne çıkmaktadır. Nesnenin bir araç olarak varlığı, öz varlıksal yapısı, fotoğraf içinde alacağı yer ve üstleneceği işlev ise bu süreç bağlamında araştırılan ve belirlenen olgulardır. Bir still life fotoğrafın özü, asla nesnel gerçekliğin yansıması ile sınırlı değildir. Bunun aksine bir still life fotoğrafın özü, nesnelerin dilsiz dünyasından formların şiirine geçerken sanatçının yaratıcı ve düşünsel düzlemde yeniden yorumladığı gerçektir. Bu gerçeklik ise bizi still life'ın anlamına ulaştıracaktır. ANAHTAR KELMELER : Still Life, Fotograf, Kurgusal, Öz, Anlam.