Özet
Anlatı, insan için önemli bir kavramdır. Her dönemde anlatı yeniden biçimlendirilirken, yeni bir dil kullanarak yeni anlatılar oluşturmaya çalışılmıştır. Bilgisayar dünyasındaki etkileşimli kullanımları olanaklı kılan gelişmeler sonucu, eklemeler ve oynamalarla sürekli değişen, dinamik, kopyalanıp çoğalabilen yeni bir anlatı, hipermedya doğmuştur. İşlevselleşmesi ise kullanıcıyı anlatıyla etkileşimli kılacak yöntemlerin kullanımıyla gerçekleştirilmiştir. Bunun sonucunda tasarımcı ile kullanıcı arasındaki karşılaşma değişmektedir. Kullanıcının etkileşimliliği ile anlatı yeniden üretilebilir hale gelmektedir. Anlatıların yıllar süren süreçler sonucunda geçerli kurallara ve yapılara oturması gibi hipermedya da diğer anlatı biçimlerinden farklılaşarak kendi dilini oluşturmaktadır.Hipermedya, kendi dilini oluştururken, seyirlik köy oyunlarının yapısal özelliklerine yaklaşmaktadır. Bu oyunların biçimlerinin kaynağı, miras aldıkları mucize ve ahlak öykülerini diğer kabile üyelerine aktaran şamanlara dek uzanmaktadır. Sözlü geleneği oluşturan öykülerin tekrar tekrar anlatılması, salt tek yönlü bir bilgilendirme biçimi değildir. Tüm kabile bu sürece katılır, sorular sorar, ayrıntıları ister, öyküdeki olayları şarkılı oyunlarla canlandırırdı. Gutenberg ve basım makinesinin icadından sonra, öykü anlatma giderek yazar ile okur arasında tek yönlü, kopuk bir sürece dönüşmüştür. O zamandan beri de iletişim araçları, edilgin bir kitleye hep tek yönlü, doğrusal iletiler sunmuştur. Hipermedya, yeniden etkin ve katılımcı bir kullanıcı yaratmayı tasarlamaktadır. Kullanıcının, anlatı ile özdeşleşerek sık sık veri girişi yapmasını ve anlatının bağlamına ilişkin bilginin yavaş yavaş özümsenmesini gerektiren yeni bir anlatı oluşturulmaktadır. Bu anlatıda sık sık kesintiler görülür, dolayısıyla az önce sözünü ettiğimiz sözlü gelenek modeliyle yakından ilintilidir. Bu kesintiler, kullanıcıya sunulan keşif olanakları ya da problemler biçiminde olabilir; anlatının devam etmesi için kullanıcının bunları çözmesi gerekir.