Özet
Yirminci yüzyıl başlarında, bilgiye ulaşım, iletişim ve endüstri gibi alanlarda gelişen teknolojinin neden olduğu edinim ve tüketim hızı, bireylerin içsel süreçlerine etki ederek, bireyi tinsel ve bireysel arayışlara yöneltmiştir. Bu durumun sanatta içselliğe ve sezgiselliğe dayalı bir yaratıcı sürecin zeminini oluşturduğu söylenebilir. Hazır-nesneyle birlikte sanatta bağlam sorgulanması, modernizmden postmodernizme geçişte etkin bir rol oynamış, sanatçıların sanat nesnesinin ifade olanaklarını zenginleştirmesine katkıda bulunmuştur. Diğer yandan kadın ve feminist sanatçıların üretimlerine yön veren bu süreç, özellikle 60'lı yıllarda gelişen ikinci dalga feminist hareketten sonra eril bakışın sanattaki konumunun sarsılması bakımından önem taşımaktadır. Toplumda ve sanatta kadına yüklenen anlamlar feminist hareketle birlikte tartışmaya açılmış, kadın sanatçılar sanattaki ve yaşamdaki konumlarına tepki olarak kadınlık imgelerini sanatsal ifadelerinde kullanmışlardır. "Çağdaş Sanatta Kadınlık İmgelerinin Kişisel Bellekle İlişkisi" adlı bu çalışma, modernizmle başlayan ve postmodernizmle devam eden süreçte, sanatta temsil anlayışının uğradığı değişimleri ve eril yaklaşıma karşı duruşu, kadınlık imgeleri doğrultusunda ele almaktadır. Sanat tarihindeki görünürlüklerini sorgulayan kadın sanatçılar, kişisel ve toplumsal anlamda kadın kimliğinin temsili içeriğini değiştirmiş, eserlerinde öznel olanı vurgulamalarının yanı sıra kadın kimliğine ilişkin sorunlara politik bir bakış açısıyla yaklaşmışlardır. Kadın sanatçıların kişisel belleklerine özgü imgeleri toplumsal değerlerle birlikte sorgulamaları, beni, erkeğin kadına bakış açısından sıyrılmayı amaçladığım ve kadınlık imgelerini kişisel tarihim üzerinden düşündüğüm bir yaratım sürecine yöneltmiştir. Kişisel belleğimde yer alan geçmişe dair imgeler, kayıp, yara ve acının görselleştirilmesi bağlamında ele alınmış ve bu doğrultudaki çalışmalarım, bir kadın sanatçı olarak kadına dair olanı yeniden anlamlandırdığım bir sürecin yansıtılması hedeflenmiştir.