Abstract
Kişisel ve toplumsal hikayelerden beslenen bir unsur olarak sanat, nesiller boyunca hem kolektif belleğin bir yansıması olarak öne çıkmış, hem de bu belleğin oluşmasına yardımcı olmuştur. Bu bağlamda toplumların geçirdiği politik ve sosyal süreçlerle ilişki içerisinde olmanın ötesinde, bu süreçlere farklı perspektiflerden bakmanın da bir aracıdır. Kolektif belleğin alanına dahil olmak, olayların hatırlanma ve unutulma biçimine ‘toplumsalın’ çatısı altında karar verilmesi ve bireyin, toplumsal bir varlık olarak ortak zaferler, ortak travmalar ve en önemlisi ortak ‘düşmanları’ toplumun geneliyle paylaşmasına yol açmaktadır. Bu da, nesiller arası bağın kurulumunu belirlemekte ve bu bağın yansımaları, başka birçok alanda olduğu gibi, sanatta da kendini göstermektedir.
Kıbrıs’ta 1963-1974 yılları arasında yaşanan çatışma ve bunun ardından gelen bölünme ve göç de, bellek temelinde adadaki sanatın üretimine yön veren bir dönüşüm alanı açmıştır. Halen bölünmüş olan adanın kuzeyinde üretilen sanat çalışmalarını, özellikle nesiller arası aktarılan travma ve aktarılan yastan hareketle ele alan bu tez, özellikle bölünmenin gerçekleştiği 1974 yılının sonrasına odaklanmakta ve göçle bağlantılı ‘ev’ hissi, ‘öteki’ üzerinden kurulan kimlik sorgulaması ve savaş travması gibi konuların farklı nesillerden sanatçıların çalışmalarında nasıl somutlaştığını incelemektedir.