Abstract
Sayılar, evrenin varoluşunda büyük bir önem taşımaktadır. Evren vücut bulurken sayılara kenetlenmiştir. Yeşillikler kenetlenmenin ürünüdür; hayvanlar kenetlenmenin ürünüdür. Ürünün baskın öğesi beşerinin oluşumu sayıların yol göstericiliğiyle mümkün olmuştur. O halde doğanın kuşkusuz bilimi vardır. Doğanın getirimi insan da dahil olmak üzere, gökyüzünde, elementlerde, her şeyde sayı bilimi kendini göstermektedir. İlk uygarlıklardan başlayan sayının serüveni, gelişen insan ve imkanlarla birlikte anlamına kavuşmaya başlamıştır. Sayı bilimken aynı zamanda mistik kapıları da aralayabilmiştir. Mezopotamya ve Mısır'ın inisiyeleriyle şekillenen Pisagorcu felsefe, "Her şey sayıdır!" nidalarıyla sayıları matematik ve geometrinin ötesine taşıyarak, metafiziksel anlamlar yüklemiştir. Sayılar kainatın üretimi değil, kainat sayıların üretimidir. Pisagor'un kare, dikdörtgen, daire ve üçgenle tanımladığı üretim, Pisagor'un teoremleri, matematiğe katkıda bulunan keşifleriyle matematik düzen- inanç- geometri- uyum terimlerinin ekseninde salınmıştır. Pisagor'un çıkarımlarından etkilenen mimar ve mühendis Vitruvius, yaratılıştaki oranı, yani insan bedeninin oranını inceleyerek, insan ile mimari arasında ilişki kurmuş, yapıları eril bireye göre idealize etmiştir. Vitruvius'un ortaya attığı oran-orantı sistemini Leonardo da Vinci başarıyla işleyerek kare ve daire içindeki erkeği, Vitruvian Man'i çizmiştir. Doğa-insan arasındaki dengenin kurulmaya çalışılmasının ilk somut örneklerinden olan eser, kendinden asırlar sonra dahi kişileri etkilemeye devam etmektedir. 20.yüzyıl mimarı Le Corbusier, söz konusu durumun en iyi örneklerindendir. Vitruvian Man'i yapılandırarak, kendi sistemi Modulor'a aktarmıştır. Doğa-insan arasındaki ilişkilerin ehlileştirilmeye bu sayede düzeni, uyumu, kusursuzu hatta Tanrı'yı yakalama düşüncesi hiç değişmemiştir. Bu çalışmada, yukarıda bahsedilen aktarımlarla ilerleyen sayıların, Altın Oran ve sayı mistisizmindan yola çıkılarak, Pisagor ile Le Corbusier arasındaki kurduğu kaçınılmaz bağ işlenmiştir.