Abstract
Yüz'ün Temsilinde Kayıp ve Yas adını taşıyan bu tezde "Yüzün fotoğrafik temsilinde yaşamın idrak edilebileceği, yaşanmış yaşam yani yası tutulabilir yaşam olarak duyumsanabileceği bir olanak var mı?" sorusu cevaplanmaya çalışılmıştır. 19. yüzyılda "hakikat"in temsili olarak tarih sahnesine çıkan fotoğraf, modernleşme pratikleri ve bununla birlikte gelişen hakim görme rejimi ile birlikte sosyolojik bir olgu olarak ele alınabilmektedir. Sosyolojik bakışla fotoğrafın, modernitenin özneyi ve öteki'yi tanımlama ve kategorize etme pratiklerine içkin işleve sahip olduğu görülmektedir. Bu bağlamda hakim temsil biçimi haline gelen fotoğraf, 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren şiddet karşıtı bir çağrı yapma işlevini yerine getirmeye çalışmıştır. Ancak, şiddeti siyaseten belirlenen çerçeveler içinde temsil eden bu fotoğraflar; yası, kırılganlıkları ve kayıpları duyumsanabilir kılamamaktadırlar. Elinizdeki çalışmada, bu sorunu aşabilecek alternatif fotoğrafik temsil ihtimali, yüzün fotoğrafik temsiline farklı noktalardan yaklaşan üç iş üzerinden sorgulanmıştır. Eva Haule, Alfredo Jaar ve Simon Norfolk'un işlerini inceleyen bu tezde Judith Butler'ın yaşamı kavrayabileceğimiz bir alan olarak önermiş olduğu toplumsal ontoloji, kırılganlık, yas tutabilirlik, temsil ve çerçeve kavramları, Jacques Ranciere'in önermiş olduğu dissensus (uzlaşmazlık) ve duyulur olanın paylaşımı kavramları aracılığıyla yeniden tartışmaya açılmış ve bu kavramlar aracılığıyla yüzün fotoğrafik temsilinde yası tutulabilir bir yaşamın duyumsanabilme potansiyeli araştırılmıştır.