Abstract
Artistik yapıt, sanatçının kişisel yeteneği
ve yaratıcı gücünün ürünü olsa
da temelindeki toplumsal boyut gözardı
edilemez. Sanatçı bir toplumda yetişir
ve kimliğindeki özgünlük ait olduğu
toplumun aynası niteliğini taşır. Sanatçı
yapıtlarında kişisel yaratıcılığı, özel yaşamı
kadar, içinde yaşadığı dönemin ve
toplumsal koşulların etkisini, izlerini
yansıtır.
Günümüzün toplumsal ve siyasal
koşullarında sanatla sosyolojinin karŞ1(
laşrna)srna her zamankinden daha
fazla gereksinim duyulmaktadır. Özellikle
kriz dönemlerinde unutulmaya yüz
tutan değerleri - ütopyaları anımsatmak
sanatçı ve bilim insanının toplumsal sorumlulukları
arasında yer alır. Sanat da
bilim de insanın toplumsallaşmasının
en üst düzeyde ifadesidir.
1980'li yıllar Türkiyesi'nde büyük
bir kültürel kayma yaşandı. Her şeyin
alış-veriş değeriyle ölçüldüğü, Simmel'in
değindiği gibi "kaça" sorusuna
indirgendiği, salt nesnel ölçülebilen başarının
önemsendiği, 1 güç kullanarak
elde etmenin geçerli olduğu dönemde
toplumsal bilinç yitirildi. Dışa açılma,
dünya ile bütünleşme dalgasının etkisiyle
bireysel çıkarlar toplumsal çıkarların
önüne geçmektedir. Çok kazanmak,
alabildiğince tüketmek, görünür
olmak, sürekli gündemde kalmak giderek
yükselen değerlerdir. Hedef; birdenbire
köşeyi dönmek.
"Okuyan Gençliğe Mektuplar" başlıklı
eserinde Cemal, '80 sonrası yetişmekte
olan gençliğe seslenerek okumadan,
yeterince bilgi sahibi olmadan düşünme
ve konuşmanın yaygın alışkanlık
haline geldiğini belirtmektedir. Düşünce
üretebilmenin kaynağının gündem
dışı okuma alışkanlığı ve eylemi
olduğuna ışık tutmaktadır.2
Toplumun asıl çekirdeğini oluşturan
"aydın kişi" formasyonuna yazın sanatı,
plastik sanatlar ve müziğin katkıları
dikkate alındığında Mimar Sinan Üniversitesi'nin
öğrencilerine sağladığı ortamın
önemi bir kat daha artmaktadır.
Sosyolog araştıran, sorgulayan, tartışan,
özgür düşünce üreten, bilgiyi eyleme
dönüştüren kişiliği ile toplumsal
yaşamın devinimine ayak uydurarak
kendinden önceki kuşağın önüne geçebilme
yeteneğine sahiptir. Unutulan değerleri
anımsatmada sosyolog ve sanatçının
ortak sorumluluğu vardır.
Bilim ve sanat ancak özgür, demokratik,
laik ortamda gelişir. Birey, ana
uğraş alanlarındaki eylemleri ve ürettikleriyle
yeni özgürlük ortamlarının
yaratılmasına öncü olmuştur ve bundan
böyle de olacaktır. Sanatçı ve bilim insanının
karşılaşmasının, yeni toplumsal
projeler üretme yolunda gelişme sağlayacağı,
dünyanın daha yaşanılır kılınmasına
hizmet edeceği açıktır.
Esin Küntay
Fen - Edebiyat Fakültesi Dekanı