Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Açık Bilim, Sanat Arşivi

Açık Bilim, Sanat Arşivi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve yayınların etkisini artırmak için telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.

MSGSÜ'de Ara
Gelişmiş Arama

Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.authorMimar Sinan Üniversitesi
dc.date.accessioned2024-09-12T07:46:55Z
dc.date.available2024-09-12T07:46:55Z
dc.date.issued2003en_US
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/20.500.14124/6356
dc.description.abstractKurumumuz yıllar önce çıkarılan bir kanunla Akademi yerine Üniversite olarak anılmaya başladı. Bu "dönüşüm", daha doğrusu aradan 20 yıl geçmesine rağmen hala "değişim" olmanın ötesine pek de geçemeyen bu olgu, "güzel sanatlar üniversitesi olamaz" yanlış düşüncesi sonucu Güzel Sanatlar yerine Mimar Sinan adının seçilmesini de gerektirmiş. Akademik yaşamlarının büyük bir bölümünü Akademide geçirmiş olan pek çok meslektaşımız aradan 20 yılı aşkın süre geçmiş olduğu halde bu değişikliği benimseyemediler. Üç kitaptan oluşan "Akademiye Tanıklık" belgeselini okuyunca bu meslektaşlarımıza hak vermemek olanaksız. Olay bir bakıma benim hiç anlayamadığım., tabiyet değiştirmeye benziyor. Bütün eğitimini Türkiye'de almış, bu kültür ile yoğrulmuş bir kişi nasıl oluyor da daha rahat yaşayabilmek için ileri yaşlarında göç ettiği bir yabancı ülkenin vatandaşlığını alıp bir gecede Alman veya Amerikalı olabiliyor? Acaba bundan kendisi ve vatandaşlığını aldığı ülkeye tam güven duyabiliyorlar mı? Her şeye rağmen tabiyat değiştirenden adını ve soyadım değiştirmesi istenmiyor. Diğer taraftan yaşam ve gelişim devingen olgulardır. Bu açıdan bakıldığında acaba Kurumumuzun Kafkasal traumasını anlamak ve açıklamak mümkün müdür? Akademi, Grekler döneminde Atina önlerindeki bir bahçenin adıdır. Platon İ.Ö. 387 yılında Sicilya'dan döndüğünde bu bahçeyi edinir ve orada kendi felsefe okulunu açar. Öğrencileri okullarına bahçenin adım veriyorlar; "Akademiye gidiyoruz" diyorlar. Batılıların sahiplendikleri ve Batı kültürünün ilk yüksek okulu kabul ettikleri "Akademi" yi hristiyan Bizans'ın imparatoru Jüstinyen İ.S. 529 yılında kapatır. Ancak Batı bu adı günümüze kadar yaşatır ve genelde sadece bir disipline yönelik uzmanlar topluluğu veya uzmanlık eğitimi veren kurumlar için kullanır. Bu nedenle sadece sanat eğitimi veren bir kuruma "Akademi" demek gerekir, ülkemizdeki Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) ve Harp Akademileri gibi. Üniversite ise Latincede her alanı kapsayan anlamına gelen "universitas" kelimesinden türetilmiş olup değişik alanlarda araştırma, eğitim ve öğretim yapılan yüksek öğretim kurumları için kullanılmaktadır. Bu nedenle Fen-Edebiyat Fakültesi eklenince Kurumumuzun "Akademi" adını bırakması kaçınılmazdı. Diğer taraftan Batı'da bazı üniversitelerin adına ''Teknik" sıfatı eklenmiştir. Ancak, örneğin Almanya'da başlangıçta sadece mühendislik eğitimi veren Yüksek Teknik Okullar (Technische Hochschule) mühendislik dışında eğitim-öğretim veren fakülteler eklenince Üniversite olarak adlandırılmış, kökenlerini anımsatmak için ise "Teknik" sıfatı korunmuştur. Örneğin benim doktora yaptığım kurumun o yıllardaki adı "Technische Hochschule München" iken 1970'1i yıllarda bir de tıp fakültesi eklenince "Technische Universitat München" adını almıştır. Türkiye'deki uygulama "Üniversite" adını bizden yüzyıllarca önce kullanmış olan Batı' dan farklı, hatta bazı durumlarda hatalı olmuştur. Örneğin 1959'da mezun olduğum "İstanbul Teknik Üniversitesi" o yıllarda sadece mühendislik, hem de mühendisliğin de sadece bir kaç branşında eğitim verdiği halde 1944 yılında kabul edilen bir yasayla "Yüksek Okul" olan adı "Üniversite" olarak değiştirilmişti. Orta Doğu Teknik Üniversitesinin durumunda ise farklı bir uygulama: görmekteyiz; Kökeninde İ.T.Ü. 'de olduğu gibi bir mühendislik okulu olmamasına ve kuruluşunda İdari Bilimler ile Fen-Edebiyat Fakültelerini de yapısında barındırmasına rağmen, mühendislik ağırlıklı bir üniversite olduğunu belirtmek için, "Teknik Üniversite" diye adlandırılmıştır. Bizim kendi Kurumumuz da Üniversite'ye dönüştürülürken adında mutlaka kökenini ve özelliğini belirten "Güzel Sanatlar" kelimeleri korunmalıydı. Üniversitelerin kökenini, bu yolla da kimliğini belirten sıfata ayrıca Üniversiteyi aynı özelliği taşıyan diğer Üniversitelerden ayıran bir özel ad da eklenmektedir. Örneğin "İstanbul Teknik" ve "Yıldız Teknik" gibi. Bu kurala göre Kurumumuzun adı, konvansiyonel bir yaklaşımla "İstanbul Güzel Sanatlar Üniversitesi" olabilirdi. Arıcak Akademi 'nin kuruluşundan beri Türkiye'de mimarlık eğitimine olan önemli katkılarını da vurgulamak için Kurumumuz ile dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçı, mimar ve mühendislerinden biri olan Mimar Sinan arasında bir ilişki kurulmuş olması da kanımca yerindedir. Bu nedenle Kurumumuzun adı "Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi" olmalıydı. Adın uzun olması karşı -gerek~ çe olamaz, örneğin Frankfurt Üniversitesinin adı "Johann Wolfgang Goethe Universitat Frankfurt anı Main" olup 7 kelime içermektedir. Prof. Dr. İhsan Munganen_US
dc.language.isoturen_US
dc.publisherMimar Sinan Üniversitesien_US
dc.rights© Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesien_US
dc.subjectMimarlıken_US
dc.subjectMimarlık--Türkiyeen_US
dc.subjectMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesien_US
dc.subjectSanaten_US
dc.titleAyın İzi 25 / 2003en_US
dc.typejournalen_US
dc.departmentMimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesien_US
dc.identifier.issue25en_US
dc.relation.publicationcategoryDiğeren_US


Bu öğenin dosyaları:

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster